2 Temmuz 2010 Cuma

mutlu günler


O tükenmek bilmeyen mutsuz boğucu günlerin ardından sanırım happy days geldi:):):) Her şeye rağmen direndim, depresif olmadım... Azıcık çevreye rahatsızlık vermiş olabilirim tabi:) O kadar da olur canım! Değil mi ama??

Her neyseee asıl anlatacağım konuya gelelim. Bir süredir Çankaya Belediyesine gidip gidip geliyorum. Belki sizler biliyorsunuzdur ama ben belediyenin içinde bulunan "Çengel Kafe"yi yeni öğrendim. Yeni dediğim bir ay kadar önce...
Kafenin özelliği şu: çalışanların çoğunu zihinsel engelli ve down sendromlu gençler oluşturuyorlar. 2005 yılında hizmete başlayan kafede zihinsel engelli bireylerin mesleki ve sosyal rehabilitasyonunu sağlamak amaçlanmış. Kafede gençlerin kabiliyetleri ve yapabilirlikleri ölçüsünde bir iş bölümü sağlanmış, renklerle onların bu çalışmasına kolaylık getirilmiş. Örneğin hangi renk örtülü masada oturuyorsanız o renkte önlük giymiş çocuk sizden sorumlu oluyor. Basit servisleri yapıyorlar, ödemeleri ise siz kasaya yapıyorsunuz.
Daha önce çocuk esirgemeye bağlı yuvalarda olsun, sokak çocukları ile ilgili derneklerde olsun birçok çalışma yaptım gönüllü olarak ama hiç zihinsel engellilerle birlikte bir çalışma yapmamıştım, çok fazla paylaşımım da olmamıştı. Bu kafeye gide gele o kadar sevdim ki çocukları şimdi tabi eğer vakit bulabilirsem onlarla da çalışmalar yapmayı çok istiyorum...
Zaten birçoğu ile arkadaş olduk hatta bunlardan iki tanesi aşık oldular bana:))) Şöyle anlatayım: bundan birkaç gün önce belediyeden çıkarken kafenin yan tarafındaki kapıda bu çocuklardan birini gördüm ve aramızda şu dialog geçti:

İ: Merhaba!
Di: Merhaba:)
İ: Benim adım İlker!
Di: Memnun oldum İlker!
İ: Senin adın ne?
Di: Dilara
İ: Ne güzelmiş, memnun oldum ben de!
Di: Ben de memnun oldum, görüşürüz!
İ: Görüşürüz:)

İlkerin o yüzündeki masum ifadeyi unutmam mümkün değil. O gülüşü, sıcaklığı, heyecanı hakikaten görmeyen anlayamaz. Üstelik çok da sinirli&üzgün olduğum bir gündü... Birdenbire sanki her şey değişiverdi... Sonra yuvada çalışırkenki çocuklarımı hatırladım... Gözlerim doldu... Şimdi bu satırları yazarken de inanılmaz duygulandım... (Bu arada o down sendromlu değil, zihinsel engelli çocuklardan.)
Derken ertesi gün bir çalışma yaparken yine İlkerle karşılaştık. Daha doğrusu yerimi öğrenmiş:) Nereye gitsem karşıma çıkmaya başladı:)) Ama o kadar şirin ki ufak bir çocuk gibi heyecanlı heyecanlı konuşması.... Sonra İlkerin bu gidip gelmelerini kıskanan Gökhan da onunla birlikte gelip gitmeye başladı hatta sonraki gelişlerinde 3 kişi oldular:) Her gelişlerinde selam verip, sohbet etmeye çalışmalarını görmeniz lazımdı. İşte bu dialoglardan bir tanesi:

İlker: Merhaba Dilara:)
Di: Merhaba İlker nasılsın?
İlker: iyiyim çalışıyorum. Sen nasılsın?
Di: ben de çalışıyorum işte.
İlker: Sen yeni açılan merkeze mi geleceksin?
Di: hangi merkeze?
İlker: hani varya şurada (sonradan arkadaşımdan öğrendim ki engelli çocuklar için bir rehabilitasyon merkezi açılıyormuş oraya gelip gelmeyeceğimi öğrenmeye çalışıyormuş İlker de... )
Di: hiç bilmiyorum ki İlker bakalım.
İlker: evet görüşürüz
Di: kolay gelsin
İlker: sana da kolay gelsin Dilara:)

ama konuşmaları heyecanı görmelisiniz. Bir de biz odun kafa insanlar hani düşünürüz söylemeyiz ya da içimizden binlerce şey geçerya bu çocuklar o kadar saflar masumlar ki akıllarındaki her şeyi olduğu gibi değiştirmeye ihtiyaç bile duymadan söyleyiveriyorlar... Mesela toplu geldiklerindeki dialoglardan bir tanesi de şöyle:

İlker: biz geldik
(İlker&Gökhan&Koray üçü birden gelmişlerdir!)
Di: Hoşgeldiniz çocuklar, nereye böyle?
Gökhan: ellerimizi yıkayacağız!
(bu sırada hepsi ellerini gösterir ve yüzlerinde sırıtık bir ifade)
Di: e hadi bakalım o zaman yıkayın
İlker: bu Dilara çok komik kız değil mi?
Gökhan: komikliğini boşver bu Dilara çok güzel bir kız, şu gözlerine baksana ne kadar güzel, (bu sırada bana döner) ne kadar güzel gözlerin var Dilara!
Di: teşekkür ederim Gökhan çok incesin!
İlker: çok güzel kız Dilara!
Di: (bir yandan gülen bir yandan da utanan ben) teşekkürler çocuklar hadi görüşürüz.

O gün Gökhan akşama kadar her gördüğü yerde bana ve gözlerime övgüler yağdırdı, sürekli bir şekilde sohbet etmeye çalıştı. İlker de üç dört kez daha el yıkama bahanesiyle benim bulunduğum bölüme geldi:):):)

Çok şirinler çok tatlılar ve çok masumlar... Mesela oturuyorsunuz masaya, down sendromlu çocuklardan biri geliyor ne istersiniz diyor, bir şey almayayım ben şimdi diyorsunuz, özür dilerim diyor gidiyor. İçiniz burkuluyor böyle...

Çok sevdim gerçekten hepsini de... ve araştıracağım bakalım gönüllü ne gibi çalışmalar yapabiliyoruz biz odun insanlar o melek çocuklarla...

By Di

1 yorum:

  1. benim güzel meleklerim:)))okurken hem mutlu hem de onların gerçekten özel olduğunu bilmeyen,burada verilen çok çok hak ettikleri imkanları onlara vermeyen bazı yöneticilere veya insanlara kızdım.ne kadar kocaman bir kalpleri var oysa.ne kadar özeller,değerliler:)))hiçbir ekisikleri yok.ah bunu anlamayan insanlara ne çok kızıyorum.onlar kocaman kalpli özel insanlar.üstelik o bazılarından çok daha iyiler.kalplerinde zerre fenalık yok:)))çooo çooo mutlu oldum okuyunca

    YanıtlaSil